Makaleler

Ruhsal Olarak Ölü Olmanın 5 İşareti

“Yaptıklarını biliyorum. Yaşıyorsun diye ad yapmışsın, ama ölüsün.” Vahiy 3:1 İsa Mesih’in Sart Kilisesi için söyleyecek iyi bir sözü yoktu. Zaten iyi bir şey söylemesi için bir sebep de yoktu. Orası artık bir kilise bile değildi. Yalnızca birkaç sadık kişi kalmış. Yaşayan bir kilise olduklarına dair ünleri vardı, ancak İsa onların ölü olduğunu söyledi. Bu Mesih’e olan tutkularının azaldığı bir kuraklık dönemi de değildi. Sart’ta bulunan bu kilise Mesih ile bağlantısını kesmiş ve bu onları rahatsız bile etmiyordu.

İsa Mesih’in Sart Kilisesine söylediği sözler onlar için olduğu kadar bugün bizler için de çok önemlidir. Kiliseyi oluşturan bedenin üyeleri olarak her an bozulmaya ve Sart Kilisesini oluşturan kişiler gibi ‘ölü’ olmaya elverişliyiz. O zaman kendimize şunu sormalıyız; “Hayatımda ve kilise yaşamımda İsa’nın bana veya kiliseme Sart kilisesine söylediğine benzer söyleyebileceği ne gibi şeyler var?”

Şimdi hayatınızda ve kilisenizde farkında olmanız gereken, sizi ruhsal yıkıma ve ölüme götürdüğünün işareti olan beş şeyi inceleyim.

1. İnancınız rutinleşti.

Geçmişte daha önce Mesih’te yaşıyor olan ama yıkıma ve ölüme sürüklenen sayısız kişi ve kiliseler var. Her ne sebeple olursa olsun, şuna inanıyorum ki hristiyanlık bir ritüel-tapınma değil de, sıradan-rutin yapılması gereken işler olarak ele alınırsa bu kişiyi zamanla ortadan kaldıracaktır. Rutin, yaşamın en aza indirgenmiş bağlılık ve itaat ile ‘yapılması gereken işler’ listesi haline getirilmesidir. Ritüel ise anlamlı, değerli, amaçlı, misyonlu ve tutkulu bir şekilde Mesih için bir şeyleri yapmaktır. Eğer Mesih’teki yaşamınız ritüel olmaktan çok rutinleşmiş bir hal almışsa, o zaman kendiniz için yaptığınız ‘yapılması gereken işler’ listenize son vermelisiniz, çünkü O’nu gerçekten sevmiyorsunuz.

2. İsa için tutkulu değilsiniz.

İsa için tutkulu musunuz? Zamanımızı ve enerjimizi verdiğimiz şeylere ve kişilere tutkuyla bağlıyızdır. Herhangi bir şeye veya kişiye verdiğimiz zaman ve onun için harcadığımız enerji ne kadar fazlaysa, onlar hakkında o kadar tutkulu olmuş oluruz. Peki buna göre Mesih ile hangi konumdasınız? O’nun için tutkulu musunuz? İsa Mesih ile olan ilişkinize zamanınızı ve enerjinizi veriyor musunuz? Eğer cevap hayır ise, sanki öyleymiş gibi davranmayı bırakmalısınız. Kendinize karşı dürüst olun. Mesih ile birlikte sessiz zamanlar geçirin, dua edin ve Kutsal Kitap okuyun. Sizi ayrıca Mesih için tutkulu olan diğer insanlarla da zaman geçirmeye teşvik etmek isterim.

3. İnancınızı zorunluluk olarak görüyorsunuz.

Kutsal Kitap’ı okumak telefon rehberini okumak gibi midir? Kilise yaşamınızın hayatınızın belli bölümlerinde sorunlarla karşılaşmamak için yerine getirilmesi gereken bir durum olduğunu mu düşünüyorsunuz? Eğer böyle düşünüyorsanız, her şeyi yanlış anlamışsınız demektir. Hristiyanlık insanların sırtına yüklenen dinsel kurallar ve töreler demek değildir. Hristiyanlığın temeli Mesih ile kişisel ilişkiye dayanır. Hristiyanlık belirli dini kuralları yerine getirme inancı değildir. Her durumda Tanrı ile kişisel bir ilişki içerisinde olma durumudur. Tanrı ve diğer hristiyanlarla ilişkilerimiz olmalıdır. Suçluluk duygusuyla Tanrı ile olan iman yaşamınızı ömür boyu ayakta tutamazsınız. İsa’ya olan imanınız sevinç ve sevgi ile Tanrı’nın lütfu sayesinde devamlı olacaktır –suçluluk ile değil.

4. İsa’nın hizmetine gözlerinizi kapadınız.

İsa Mesih’i ve diğer insanları önemsiyor musunuz? Yoksa şöyle diyen hristiyanlardan mısınız; “Bulunduğum yerde müjdeyi vermek için herhangi bir vesile görmüyorum. Çevremde buna ihtiyaç duyan kimseyi görmüyorum.” Eğer böyle düşünceye sahipseniz, isteyerekten gözlerinizi Mesih’e ve O’nun insanların yaşamı için olan misyonuna kapamışsınız demektir. Göremediğiniz şeylere odaklanmak yerine, Tanrı’nın lütfu ile bakış açınızı değiştirin ve şunu sorun “Neyi göremiyorum? Neyi önemsemiyorum? Tanrı’nın bana verdiği olanaklara karşı neden kaygısız, önemsemez bir tutumdayım ve neden çevremdeki ihtiyacı görmeyecek kadar taş yürekli oldum?”

5. Kilisenin büyümesini önemsemiyorsunuz.

Kiliseniz ölü bir kilise olsa ve kapansa bu sizi rahatsız eder miydi? Hiç şöyle bir düşünceniz oldu mu kiliseniz hakkında; “Bir gün kilisem kapanırsa veya ölü bir kilise olursa bu beni ilgilendiren bir konu olmaz.” Kişisel olarak, benim kilisem bir gün ölecek olsa ve kapanacak olsa ben büyük bir yıkıma uğrar, harap olurdum. Maalesef, bir çok insan kendi kilisesini çok az önemsiyor. Örnek olarak, 20 yıl önce kabul görmeyen, daha önce çalıştığım bir kilise vardı. Mesih’i seven genç bir pastör bu kilisede çalışmaya başladı. İbadet tarzında ve ilahilerin çalınma şeklinde değişiklik yaptı. Bu değişikliklerin sonucu olarak, yeni insanlar kilise hayatına katılmaya başladı. Bu değişikliklere cevap olarak, oradaki “eski koruyucu” bu genç pastörü kovdu ve kiliseyi eski yörüngesine, malum kabul görmeyen ve ölü konumuna geri getirdi.

İsa Mesih, ölü insanları ve kiliseleri yalnızca görmekle kalmıyor, onlara konuşuyor. O kendisi için yaşadıklarını söyleyen ve bu şekilde üne sahip olmuş kişilerden sözlerini esirgemiyor. “Bu yanlış. Bu kabul edilemez. Bu devam edemez. Bu şeylerin değişmesi lazım ve şimdi değiş.” diye açıkça söylüyor. Sart kilisesine verdiği bu mesaj ile İsa bugün de bize iki şey söylüyor.

İlk olarak, neredesiniz? Yaşıyor musun, çürüyor musun yoksa öldün mü? Eğer ruhsal bir çürümeye veya ölüme doğru gittiğinizi düşünüyorsanız, Tanrı’nın lütfuna sığınıp tövbe edin, ve Mesih’e dönün.

İkinci olarak; hayatınızda veya çevrenizde ruhsal olarak çürüyen ya da ölüme doğru giden birisi var mı? Kilisenizin şu anki durumu ne? Mesih’i örnek alıp, O’nun bir aynası olmalısınız. Çevrenizde eğer bu şekilde ruhsal ölüme doğru giden kişiler varsa bunu gördüğünüzde cesaretle ve yetkiyle onlarla konuşmalı, tövbeye ve Mesih’te yaşama yöneltmelisiniz.

Mark DRISCOLL

Yorum Ekle

Yorum yazmak için tıklayın