Makaleler

Kutsal Kitap Merkezli Yaşam İçin Teoloji

Hristiyan inancı yaratılış öyküsünün anlatıldığı Tekvin Kitabı ile başlıyor; yaratılış ve ilk ailemizin düşüşü ile birlikte dünyamız Mesih’te tamamlanacak bir kurtuluş serüveni içine giriyor; ve Vahiy kitabında Tanrı’nın tam mutlak hükmedişi ve Mesih’in zaferi ile yaratılışın tam kurtuluşu tamamlanıyor; ve yaratılıştan sonraki tarih amacına ulaşmış oluyor.

Hristiyan inancı baştan sona bu öykü temelindedir: yaratılış, düşüş ve Mesih’te kurtarılış… Bu aşama Tanrı’nın tarih boyunca dünyamıza ve seçtiği halkına olan sağlayış öyküsü ile birlikte bütün Kutsal Kitap’ın tek konusudur. Tarih boyunca toplanan konsüller ve sinodlar açıkladıkları bildirgelerle Tanrı’nın Mesih’teki “kutsal elçisel, evrensel kilisesi” için ve Tanrı’nın Mesih’teki kilisesi ile birlikte yaptığı işe tanıklık etmiştir.

Böylece Kutsal Kitap’a baktığında gördüğü şeyler hakkında kilise yazmaya ve tanıklık etmeye çalışırken günahın sonucu olarak zaman zaman sarsılmıştır. Westminster İnanç Açıklamasının (XXV) dediği gibi: “hem yanlışlığa hem de karışıklığa açık” bir durumda olarak “bazen daha fazla bazen daha az görünür olmuş; Müjde doktrininin öğretilmesine ve kabul edilmesine, buyruklara uyulmasına göre bazen daha az ya da daha fazla pak” kalmış; “ancak her şeye rağmen, yeryüzünde Tanrı’ya, O’nun isteğine göre tapınan bir kilise daima var olmuştur”.

Böylece Tanrı’nın kilisesi Rab Mesih İsa’nın ikinci gelişine bakarak yaşamına devam etmiştir. 16. yüzyıl kilisenin bu tarihsel yolculuğu içinde çarpıcı bir yer tutar. Tanrı’nın kilisesi bir yenilenme ve değişime doğru sancılı bir dönem içine girer. Görünürde kurumsal olarak güçlü, politik olarak desteklenen, gelenek olarak köklü ve yerleşmiş bir kilise vardır. Bu kilisenin içinden doğan reformcu; araştıran, sorgulayan kimseler yerleşik kilise tarafından bir tehdit olarak algılanmış; bunun sonucunda yaşanan acılı bir süreçle birlikte bu güçlü kurumsal kiliseden Reform Kilisesi doğurmuştur. Kutsal Yazılar’ın temelinde “sade, bağımsız, gösterişsiz” bir kilise gören reformcu kilise babaları, Kutsal Kitap’ı duydukları ihtiyaç ve gördükleri bu bakış açısı ile derin bir şekilde araştırıp değerlendiler.

Böylece Tanrı’nın Kutsal Kitap ile halkına, öğrenmesi, iman etmesi ve buna göre yaşaması için verdiği temel öğretişlerin sadece kilise görevlilerinin değil; inanan herkesin ilgi alanı olması gerektiğini öne sürerek; Kutsal İlahi Söz’ün yerel dillere çevrilmesi ve halk tarafından anlaşılır bir şekilde okunmasını savundular. Neye inandığımız ya da neye inanmadığımız her şeyden önce bizlerin, alçakgönüllü bir şekilde temel Kutsal Kitap öğretileri üzerinde devam eden diğer kiliseler ile paydaşlık ilişkisi içinde olmamız engel değildir. Teolojimiz temel inanç açıklamalarına bağlı diğer kiliseleri Mesih önünde sevmemize engel değildir.

Bir doktrinler bütününü kabul etmiş olmak, kiliseyi o temel üzerinde yaşatmak için gereklidir. Ancak teolojimiz temel inanç açıklamaları üzerinde birliğimiz olan diğer farklı kiliselerle aramızda birlik ve paydaşlık için engel teşkil etmemeli; ama bu farklılıklarımız bizleri birbirimizi anlamaya ve farklılıklarımızla birlikte birbirimizi kabul etmeye ve sevmeye teşvik etmeli; birbirimizden alçakgönüllü bir tutumla öğrenmeye olan ihtiyacımızı Mesih önünde daima bizlere hatırlatmalıdır.

I./ Tanrı’nın kilisesini çok geniş bir aile gibi görmek mümkündür. Ekümenik İnanç Açıklamaları üzerinde (İznik İnanç Açıklaması, Elçilerin İnanç Açıklaması, Atanasyan İnanç Açıklaması gibi) tarih boyunca devam eden Mesih’in kilisesini çok çeşitli kolları olan büyük bir aile gibi düşünmemiz mümkündür.

Böylece anne, baba, çocuk temelinde küçük bir ailede bile farklı bakış açıları olması nasıl mümkün ise; Mesih’teki bu büyük iman ailesi arasında da yanlış anlaşılmalar, farklı fikirler olması kaçınılmazdır.

Ama bütün bu farklılıklarına rağmen, Kutsal Kitap inancında Mesih’i temel alan tek bir kilise tarih boyunca var olmaya devam edecektir –birbirinden farklı renklere, yapılanmaya, gelenek ve dillere rağmen.

Roma Katolikliği, Doğu Ortodoksluğu, Reform kiliseleri var oluş sebeplerini ve yaşamlarını ekümenik inanç açıklamalarına dayandıran ama farklı yapılanmalar içinde devam eden kiliselerdir.

Böylece her birimiz “ben katoliğim, protestanım, v.s.” demeden önce “kutsal elçisel, evrensel kilisenin bir parçasıyım” diye düşünebilmesi ve diğerlerini de bu şekilde –yani kendi büyük ailesi içinde- görebilmesi en güzel olanıdır.

II./ Tanrı’nın lütuf ile Mesih’te ölümden yaşama çağırdığı bir kişi kutsal olanı ve Tanrı’yı hoşnut edeni arzular. Ancak buna rağmen insan ilk atamızdan miras kalan düşmüşlük sebebiyle düşünceleriyle, sözleriyle, işleriyle kötü olanı da yapar. Böylece kendimizin Kelami tek kilise, Kelami geleneğe sahip tek kilise olduğunu düşünmek gurur olur.

Ancak Ekümenik İnanç Açıklaması esasları doğrultusunda diğer “farklı” kiliseleri imanın ev halkı olarak görebilmek çok önemlidir.

Kutsal Kitap’a bakarken [Belçika İnanç Açıklamasının sözleriyle] “ne bir geleneği, ne bir çoğunluğun fikrini, ne bir kadimliği, ne bir kişinin ya da bir dönemin halefliğini-selefliğini, ne bir konseyi, ne bir kararnameyi, ne de bir resmi hükmü Tanrı’nın gerçeğinden üstün tutamayız –çünkü gerçek her şeyin üzerinde olduğu için Tanrı’nın gerçeğini üstün tutarız”.

Diğer yandan da Tanrı’nın, insan anlayışı ve kavrama yeteneği üzerinde olduğunu göz önüne alarak; tek bir kilise olarak; Kelamı en doğru bir şekilde yorumlama ve Mesih’i tek gerçek bir şekilde dünyaya yansıtma konusunda yetersiz ve güçsüz olduğumuzu biliriz.

Böylece Kutsal Kitap’ın tanıklığından bazı şeyleri benim kilisem iyi yansıtırken bazılarını bir başka kilise iyi yansıtmaktadır.

Kutsal Kitap’ın bazı öğretilerini görmekte, yorumlamakta ve yansıtmakta farklılıklarımız ve eksikliklerimiz olduğunu kabul ederek; kendimizde eksik olanı diğer “farklı” kiliselerde görebilmemiz mümkün olacaktır.

Böylece ait olduğumuz bu büyük aile içindeki diğer kardeşlerden gördüğümüz bazı şeyler Mesih’i ilan etmenin başkalarınca nasıl görülüp yorumlandığını fark etmeye ve kendimizi düzeltmeye yardımcı olacaktır.

Böylece Kutsal Kitap’ı bir bütün olarak kavrayabilmek ve bunu yaşayabilmek için başka geleneklerden kardeşlere de ihtiyacımız vardır.

Ama bu yaklaşım bizi ekümenik bir teolojiye götürmemelidir; yani her farklılıktan biraz alarak geliştirilmiş bir mezhep ya da din yaratma girişimden uzak durmaktan bahsediyorum.

Bir kilise olarak her birimiz farklılıkları ve eksiklikleriyle Mesih’in yeryüzündeki ruhani bedeninin birer üyeleriyiz; böylece kiliseler olarak aynı iman açıklaması üzerinde devam eden diğer kiliselere baktığımızda her bir tarafın kendisinin Tanrı’da nasıl bereketlendiğini görebilmesi esastır.

Meselemiz, farklı kiliseler olarak, farklı gelenekteki diğer kiliselerle aynı iman ikrarında birleşmiş olmamızdan dolayı birbirimize karşı sorumluluklarımız olduğu; birbirimize ihtiyacımız olduğunu görme meselesidir. Böylece Kutsal Kitap’ın Tanrısı’na hak ettiği yüceliği sunmada biraz da gayretli bir şekilde yaklaşmış olacağız.

Böylece 16. yüzyılın sarsıntılı ve zorlu kilise dönemine zaman zaman tekrar bakarak unuttuğumuz, gözden kaçan, eksik bildiğimiz şeyler olup olmadığını gözden geçirirken; reform kilisesinden diğer kiliselerin öğreneceği şeyler olduğuna dikkat çekmeye çalışacağız. Böylelikle inancımızı yaşamaya devam ederken diğer iman kardeşlerimize de bir bereket olabilmeye çalışacağız.

Genel olarak diğer kiliseler hakkında konuşurken aklımıza gelen ilk şey farklılıklarımızdır. Buna rağmen Ekümenik İnanç Açıklamalarına bakarsak derin bir bağımız ve benzerliğimiz olduğunu göreceğiz.

Calvin Tanrı’nın hükümranlığını, Luther Tanrı’nın lütfunu, Wesley kutsallığı vurgulamış; her biri Kutsal Kitap’a dönüş hareketi içinde yaptıkları çalışmalarla kilisenin ve imanlıların Kelam’da yenilenmeye olan ihtiyaçlarına dikkat çekmişlerdir.

Bu önderler dönemin sosyo-politik yapısı içinde iyi niyetle bir şeyler yapmak isterken hayati tehlikeler altında, baskılar altında konuşmalar yapmış, kitaplar yazmış, öğrenciler yetiştirmeye çalışmışlardır. İçinde bulundukları karmaşa ortamında zaman zaman hatalar da yapmışlardır. Böylece onların öğretilerini okurken onların insani yanlarını da göz önüne almalıyız.

Dönemin kilise ve krallık olarak birleşik haldeki etkin gücü onları “protestocu” yani kiliseyi bölmeye çalışan kimseler olarak görmüş; ve yerleşik sistem Kutsal Kitap’a dayandırdıkları inançlarına göre ortadaki bu yeni oluşuma “sapkın” bir öğretiş olarak bakmış; tutuklanmalarını ve öldürülmelerini kutsal bir vazife saymıştır.

Bu güne geldiğimizde kilisenin o dönemden başka sorunları olduğunu görmekteyiz. Ancak iman ailesinin değişik bireyleri olarak günümüzde Kutsal Yazılar’a, tarihsel inanç açıklamalarına ve kiliseye emek veren pek çok kimsenin çalışmasına ve bıraktığı mirasa Mesih merkezli bir şekilde bakmaya çalışmalıyız. Böylelikle Hristiyanlığın bu uzun tarih çizgisi içinde kendimizin yerini anlamaya, bunu korumaya ve geliştirmeye çalışmalıyız. Bunun için de diğerleri ile benzerliklerimizi ve farklılıklarımızı tanımaya ve anlamaya çalışarak yapabiliriz.

Böylece reform kilisesinin bu tarih çizgisi içindeki yerini anlamaya; klasik inanç açıklamaları temelinde kendisiyle aynı olan ama onu diğer kiliselerden farklı kılan noktalara bakarak kendi yerimizi net bir şekilde görmeye ve bu şekilde kendimizi doğru ifade etmeye çalışacağız.

Rev. İlhan Keskinöz

    Bu yazı serisinin devamı:

  1. Tanrı – Lütufkar Kral
  2. Tanrı’nın Sözü
  3. Tanrı’nın Dünyası – Kral’ın Armağanı
  4. Tanrı Halkı – Kral’a Hizmet
Bu yazıda geçen konular:

Yorum Ekle

Yorum yazmak için tıklayın